7 Ağu 2023

Ruhan Maral

Günümüzde önemli başarılara imza atmış olan şirketler incelendiğinde hangi sahada olursa olsun (Apple müzik, telefon, tablet ve bilgisayarda, İkea mobilyada, Bmw otomotivde, Facebook, Instagram ve Twitter sosyal medya iletişiminde vb.) hepsinin ortak bir noktası olduğu görülmektedir. Marketing Week dergisine göre hepsi kendi inandıkları doğruların peşinden gitmektedirler. Sahip olunan başarının kaynağı olarak, farklılaşma stratejilerinden ziyade, yaptıklarının, yapabileceklerinin en iyisi olduğuna inanmaları ve bu düşüncelerine engel olabilecek her şeyi ortadan kaldırabilecek cesarete sahip olmalarıdır. Bahsi geçen firmaların, yaptıklarının başkaları tarafından yapılıp yapılmadığını önemsemedikleri öne sürülmektedir.

İşletmeler bir organizmaya, departmanlar dokulara benzetilecek olursa, çalışanlar da o dokuyu oluşturan hücrelere benzetebilir. Bu benzetim ile dokuyu ve organizmayı oluşturan hücrelerin yapısal özelliklerinin bütünü yansıttığı vurgulanabilir. Çalışan profili aynı zamanda işletmede nasıl bir kültürün olduğunu göstermektedir. Quantum işletmeler olarak adlandırılan cesur işletmelerin cesaretlerinin kaynağını, yaptığı işe inanan, inandığı değerlerin peşinden gitme iradesini, işini kaybetme pahasına gösterebilen cesur çalışanlar oluşturmaktadır.

Organizasyonlar doğru kararların peşinden gitme cesaretini gösterebilirler ise başarıya doğru ilerleme şansı elde edebilmektedirler. Hedefin büyüme veya kârlılık olmasından ziyade, amaca yönelik ilerleme iradesinin sırrı cesur kararlara bağlanmaktadır.

Çalışan, bir işletmeye girdiğinde, mevcut statüsünü korumak veya terfi edebilmek amacıyla yöneticisi ile karşı karşıya gelmeme eğilimi göstermektedir. Bu durum sürekli yöneticinin almış olduğu kararlara paralel görüş üretilmesine neden olmaktadır. Steve Jobs’ın söz konusu duruma ilişkin yapmış olduğu tespitte; “Biz zeki ve yetenekli insanları işe alıp onlara ne yapması gerektiğini söylemedik. Biz zeki ve yetenekli insanları işe aldık, onlar bize ne yapmamız gerektiğini söylediler.” vurgusunu yapmaktadır. Başarılı bir şirket olarak kabul gören Apple’da izlenen yaklaşım, beraberinde başarıyı getirmektedir. Ancak çalışanların kendi düşüncelerini söyleyebilmeleri ve potansiyellerini sonuna kadar gösterebilmeleri için korkularından arınmış ve en iyisini yapma idealine sahip olmaları gerekmektedir. İdealin yaşanabilmesi, ifade edilmesi ve sonuç olarak peşinden gidilmesi için tutku ve bu tutkuyu ateşleyecek cesaretin olması önem arz etmektedir.

Steve Jobs, her ne kadar zeki ve yetenekli insanları bulup, bünyesine katmayı başarmış olsa da, çalışanların cesaretinin olmaması durumunda, yöneticilere ne yapmaları gerektiğini söylemelerinin mümkün olmayacağı değerlendirilmektedir.

Darvin’e göre insanoğlunun en büyük başarısı, değişime uyum sağlayabilme yeteneğidir. Bu sayede günümüze kadar mükemmel bir şekilde dünyayı ve tüm canlı ve cansız materyalleri kendi ihtiyacına göre şekillendirmiş ve dünyanın sahibi olarak ekolojide en üst sıraya yerleşebilmiştir. Aynı şekilde ayakta kalabilen şirketler incelendiğinde, başarılarının değişime ayak uydurabilme yeteneklerine bağlı olduğu görülmektedir. Değişim gerek bireysel gerek organizasyonel olarak; endişe, korku ve direnç ile karşılanmaktadır. Ancak sektörel ve dönemsel krizlerde değişim kararını en hızlı şekilde alarak, uyum sağlayabilen şirketler ayakta kalma başarısını elde etmektedirler. Aynı durum aile ve patron şirketlerinin kurumsallaşma aşamasında koltuklarını profesyonel yöneticilere devretmesi aşamasında da yaşanmaktadır. Değişim kararının radikal bir şekilde alabilme yeteneği de cesaret ile ilişkilidir.

İşletmelerin gelecekleri, bireysel veya kurumsal başarının anahtarı olan cesur çalışanlara ve doğru kararlara imza atarak cesur kararlar alabilen cesur yöneticilere bağlıdır. Bu nedenle geleceğe gözünü dikmiş işletmelerin, korku odaklı yönetimden vazgeçerek, düşüncesini inovasyona dönüştürebilen, altınyakalı cesur çalışanları bünyelerine kazandırmaları ve teşvik etmeleri etmeleri en doğru tercih olacaktır.

Ruhan Maral