Okuduğunuz bu yazının yer aldığı bloguma ismini veren pencere, çok anlam yüklediğim kelime/obje/metaforlardan birisidir.
Yazının başlığını belirlerken; "Kendine Ait Bir Oda" (*) isimli meşhur kitaptan neden esinlendiğimi yazının sonunda açıklayacağımı belirtmek isterim.
Birdenbire ortaya çıkan ve gerek özel hayatı gerekse çalışma hayatını derinden etkileyen Korona virüs pandemi sürecinde; sağlığın ne kadar önemli olduğu, sevdiklerimize daha fazla zaman ayırmanın kıymeti, çok anlam yüklenen şeylerin aslında önemli olmadığı, evden-uzaktan-dönüşümlü- hibrit çalışma gibi farklı iş yapma biçimlerinin uygulanabilirliği, iş-yaşam dengesi ve daha birçok konunun sorgulaması yapılırken, yoğun duygu-düşünce ve belirsizlikler içerisinde kim bilir kaç kez, kim bilir ne kadar süreyle pencereden bakılmıştır...
Yataktan kalktığımızda veya çalışma masasındaki bilgisayardan başımızı çevirince, ilk baktığımız ve çevreyi gördüğümüz, bazen düşüncelere daldığımız bazen manzarayı seyrettiğimiz bazen mutluluğumuzu paylaşmak için sevdiklerimizi aradığımız, bazen üzüntüden ve stresten uzaklaştığımız yer genellikle penceredir.
Pencere; edebiyattan felsefeye, şiirden türküye, mimariden sanata, evde, işyerinde, okulda, mağazada ve daha birçok kişisel, toplumsal, kültürel, sosyal hayatımızın içerisindedir yani hem içimizde hem dışımızdadır.
Pencereden yansıyan hayatta; gökyüzünde uçan kuşları, trafiğin akışını, yağmur/kar yağışını, insanların bitmek bilmeyen koşuşturmasını, beyazdan griye bulutların geçişini, yolunu gözlediğimiz birisini, ressamın tablosundaki detayı, yoğun geçen bir işyeri toplantısından sonra bahçedeki kırmızı/beyaz gülleri, yüksek sesle bağıranları ve daha nice iyi-kötü, olumlu-olumsuz şeyleri görebiliriz.
Pencereler; sabahın ilk ışıkları ile gün başlangıcının ve her şeyin karanlıkta kaldığı gün sonunun habercisidir.
Pencereler; farklılığımız, duruşumuz, bakışımız, ışığımız, algılarımız, gözlem yeteneğimiz, anlam arayışımızdır.
Nefes hayatın ipucu ise açılan her pencerenin hayatın nefesi olduğuna inanıyorum.
İç hayatımıza ve dış hayatımıza dair pencereler açarak bu pencerelerden hem kendimize bakarak hem kendimiz dışındaki dünyaya bakarak nefesimizi artırmak hem de başkalarının nefes almasına vesile olmak mümkündür.
Bu yazıyı okuduğunuz "İnsan kaynakları pencerem" isimli blog, İK' ya dair açtığım penceredir. İnsan kaynaklarına, insana ve kendime dair gördüklerimi, öğrendiklerimi, anladıklarımı, bilgilerimi paylaşarak, İK Yönetimi konusuyla ilgilenenlere, İK’nın merkezindeki “insan” a yararlı olmak suretiyle kendime de yararlı olduğumu /olacağımı düşünüyorum.
Duygu ve düşüncelerin, beynin kıvrımlarında birikenlerin şiir haline gelmesinden ve okunan şiirlere dair notlardan oluşan "Şiir pencerem",
Kışın kar manzaralarının, yazın güneşin batışının, sonbaharın ve ilkbaharın renklerinin, kuşların, bulutların, insanların yer aldığı fotoğraflardan oluşan "Fotoğraf pencerem",
Geleneksel ebru sanatına dair tarihsel, güncel bilgilerin, ebru eserlerinin yer aldığı "Ebru pencerem",
Kendime dair oluşturduğum, nefes aldığım, soluklandığım farklı pencerelere örneklerdir.
Bireysel hayatımızda ve iş hayatımızda karşılaştığımız zorluklarla başa çıkabilmek için, çevik ve dayanıklı olabilmek için, daha mutlu olabilmek için, insanlığımızı unutmamak için, iç ve dış dünya arasındaki perdeyi aralayıp dış dünyaya daha umutlu bakabilmek için, daha yaşanabilir bir dünya için, farklı pencerelerin oluşmasının bir ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
"Kendine Ait Bir Oda"(*) isimli kitapta; yazmak isteyen bir insanın bir miktar parası, kendine ait ayrı bir odası ve boş zaman yaratılmasının nedenleri ve gerekliliği üzerinde durulur. Nasıl ki anahtarı sadece kişinin kendisinde olan bir oda ihtiyaç ise kişinin kendi iç ve dış dünyasına ait farklı pencereler açmasının da bir ihtiyaç olduğu düşüncesiyle, yazıya "Kendine Ait Bir Pencere" başlığını koyarak "Kendine Ait Bir Oda" isimli kitaba gönderme yapmak istedim.
Sözü, Pencere (**) isimli şiire bırakıyorum:
"Pencereyi kapama
Gök dolabilir içeri
Sen neyi görebilirsin
Islak bir bulutun ağışını mı
Pencereyi kapama
Kuş dolabilir içeri
Sen neyi taşıyabilirsin
Kırık bir dalın yükünü mü
Pencereyi aç
Soluğun çıksın dışarı
Sen büyütmedin mi ciğerinde onu
Kokusu hayatı yıkasın diye
Pencereyi aç
Sesin sarsın dünyayı
Duyulur elbet ta ötelerden
Yürek kendini tanır"
(*) Virginia Woolf
(**) Arkadaş Z. Özger
NOT: Bu blog yazısını spotify üzerinden “İnsan Kaynakları Pencerem” podcast kanalımdan dinleyebilirsiniz...
Serpil Türkmen
Personel Şefi / Blogger