23 Ağu 2023

Deniz Günaydın

Dünyada Neler Oluyor?

Bu gezegende yalnız değiliz. Hayatımızı başka insanlarla, canlılarla, doğayla paylaşıyoruz. Özgür Yakalı olmak istiyorsak dünyayı, iş hayatını, insanları ve değerli benliğimizi anlamamız gerekli.

SOSYAL HAYVANDAN YALNIZLIĞA

Yazar David Brooks'un kitabında dediği gibi; insan sosyal bir hayvan. Sevdiğimiz ve sevmediğimiz herkesle olabildiğince sosyal bir hayat yaşayan canlılardık. Sonra 2020' de Covid-19, dünya çapında hayatımızı vurdu. Birdenbire, yaşama ve çalışma şeklimiz tamamen değişti. Hepimiz yeni dünyada nasıl normal kalabileceğimizi anlamaya ve tasarlamaya çalıştık.

DAHA FAZLASINA DOYAMAZKEN HİPER ENFLASYONA

Elbette Covid-19 birçok sektörü ve ülke ekonomilerini de etkiledi. "Neden daha fazla paramız yok, neden daha zengin değiliz?" diye şikayet ediyorduk. Sonra gelen giden günlerimiz arattı: Hiper enflasyona maruz kaldık. Tüm satın alma gücümüz önemli ölçüde azaldı. Örneğin; Türkiye'de markete giderseniz önceden 20 TL ile alabileceğiniz şey şimdi 150 TL. Döviz karşısında her geçen gün paramızın değeri erimeye devam ediyor.

IRKÇILIK, AYRIMCILIK VE SAVAŞ

Elbette ekonomi önemli ama her şey değil. Batı dünyası senelerdir dünya sahnesinde çeşitliliği, kapsayıcılığı ve insan haklarını kucakladığını belirtiyordu. Filistin’lilerin, Amerika'daki Siyahilerin... o kadar çok şiddetle karşılaştığına şahit olduk ki! Savaş ve zulüm nedeniyle Irak'tan, Suriye'den, Afganistan'dan insanlar kaçmaya çalıştı ve bazı ülkeler erkek, kadın, çocuk... hepsinin denizin derin sularında gömülmelerine ve açlıktan ölmelerine razı geldi...

Ve 2022'de daha enteresan bir durumla karşılaştık: Bütün Avrupalı ve bazı Amerikalı medya kanaat önderleri Ukrayna halkının Afganlarla, Araplarla kıyaslayamayacaklarını ilan ettiler… Çünkü Ukraynalılar beyaz tenli ve mavi gözlü ve Rusya'nın açtığı savaş Avrupa'nın ortasında. Bu kabul edilemez dediler. İnsan Haklarını yazan ve savunanların özü ve sözünün bir olmadığı ayan beyan dünya kamuoyuna yansıdı.

ÇEVRE KİRLİLİĞİ VE KÜRESEL ISINMA

Tüm anlayışı, sabrı, şefkati ile bizi kucaklayan dünya annemize de pek iyi bakmadık.

Aşırı tüketim, çevre kirliliği, egomuzu beslemek için gökdelenler inşa etmekle meşgul olduk ve tek evimize, dünya annemize ihanet ettik.

Doğayı katlettik, bio-çeşitliliği azalttık, tüm canlıların yaşamını dramatik bir şekilde değiştirdik.

Dolayısıyla hepimize faturası ağır oldu: Küresel ısınma, dünyanın her yerindeki vahşi yangınlar, eriyen buzullar ve kirlilik.

Daha saymakla bitmeyecek kadar şeyin içinden hep beraber geçiyoruz. Dünyadaki yaşamın herkes ve her şey için sıkıştığı aşikar.

Şimdi bazı politikacılar, iktidarlar ve iş dünyası liderleri yeni bir dünya düzeni kurmaya çalışıyor. Lakin her şey hala belirsizliğin içinde ilerliyor…

İş Hayatında Neler Oluyor?

Dünyada işler pek parlak değil. Peki ya iş hayatında? İşin hem karanlık hem de aydınlık yönleri var. İçinde var olduğumuz iş dünyasını ve gelecekte bizi nelerin beklediğini anlamak, özgür yakalı yaşam için kritik.

SERMAYE SAHİPLİĞİNDE DEMOKRATİKLEŞMEDEN MONOPOLİYE

Demokrasinin dünyada yaygınlaşmasıyla beraber insan kendi potansiyelini keşfetti. Eskisi gibi monarşik bir aileden gelmenize veya seçkin olmanıza gerek yok; kendi işinizi kurma ve kendi yeteneklerinizle ne kadar etki yaratabileceğinizi ve güç kazanabileceğinizi deneyimleme hakkınız var. Hayalleriniz için istediğinizi yapabilirsiniz... Bu fırsatı iyi yakalayanlar bugün devasa organizasyonların sahibi.

İştah kabartan bu durumun bazı negatif yanları da yok değil. Global çapta büyüyen organizasyonlar için hiçbir kural, düzenleme olmadığından bazıları hormonal büyüdü. Bazılarının sermayesi, gücü ve etki alanı dünyadaki çoğu ülkeden daha büyük. Hatta içinde bulundukları ülkelerin tüm ekosistemine, paydaşlarına hatta bölgesel ve ulusal ekonomileri üzerinde etkiye sahip. Tek bir kararlarıyla milyonlarca insanın, bu ekosistem içinde para kazanan iştirakin ve paydaşın kaderini etkileyebilecek güçteler.

Bir zamanlar monarşik ülke yönetimleri ve seçkinler tekeldi. Şimdi Meta, Google, Apple, Microsoft, Amazon ve Türkiye'de Yemek Sepeti, Getir gibi şirketler kendi alanlarında tekelleşen güç sahipleri.

GELİR VE REFAHTA EŞİTSİZLİK

Peki bunun ne zararı olabilir ki? Sonuçta büyümek herkesin demokratik hakkı. Fakat dünyada kaynaklara erişimde eşitlik yok. Bu durum gelir ve refah eşitsizliği ile sonuçlandı. 21. yüzyılda hala barınacak evi, temiz suyu, yiyecek yemeği, sağlık hizmetlerine erişimi olmayan insanlar var...

İŞ HAYATINDA ARTAN MOBBING

İş hayatında çalışan insanların çoğu kendini bir fare yarışında buluyor….ve çoğu kişi zaman zaman bu tuzağa düşüyor. Çünkü "tüketici" olarak yaşamını idame ettirmek için çalışmak zorunda. Her ay maaşıyla ihtiyaçlarını karşılayamama ve yaşam tarzını kaybetme korkusu içinde...

Bu korkunun kokusunu alan insanlar, şirketler bilinçli olarak yapay varoluşsal korkularımızı tetikleyerek stres hormonlarını tetikliyor. Bazıları bu işi abartıp mobbing uyguluyor.

2021 yılında Türkiye'nin çalışma kültürü ile ilgili bir araştırmaya göre çalışanların yüzde 42'si mobbing baskısı altında… Türkiye Küçük Amerika olduğundan, eminim; o bölgelerde bu oran çok daha fazlasıdır.

Şüphesiz ki mobbing iş hayatının yeni normu haline geldi. Mobbing yeni norm haline geldi.

VERİMSİZ ÇALIŞMA BİÇİMLERİ

Mobbingin yanı sıra bir diğer üzücü durum da çalışma biçimleri...

Şirketlerin çoğu değerli zamanlarını verimsiz, anlamsız, amaçsız işlere harcamakla meşgul. Gartner araştırmasına göre insanlar asıl işlerini yapmak için harcadığı süre 2,8 saat. Ama mesaimiz günde 8 saat. ABD'de veya Türkiye'deysen bugün de en az 12 saat demek…

Neden? Çünkü bir toplantının toplantısını yapmak zorunda olduğumuz için... Yüzlerce e- posta yazıp okuduğumuz için... Asla kullanılmayacak, hatta basit bir karar vermek için okunmayacak raporları yazmakla meşgul olduğumuz için… Sosyal medyada beyaz yakalıların trajikomik çalışma biçimleriyle ilgili parodi hesaplarla dolu… Trajediyle dalga geçiyoruz, fakat bunu değiştirmek için de pek bir şey yapmıyoruz.

FİZİKSEL VE ZİHİNSEL RAHATSIZLIKLAR

İnsanın hem kendine, hem de birbirine iyi davranmama hallerinin faturası oldukça ağır:

Tükenmişlik Sendromu, Kronik Stres, Depresyon, Fiziksel Rahatsızlıklar (Omurga, Yağlanma, Kalp-Damar, Şeker, Kanser vb.)

Bu kadar bilmiş insanlar olarak geldiğimiz hal pek iç açıcı değil. Peki bunun sorumlusu kim?

İYİ HABER: RESET BUTONUNA BASTIK! YENİLENİYORUZ VE YEPYENİ BİR GERÇEKLİK YARATIYORUZ.

Herkes dijitalleşme hakkında konuşuyor. İnsanların çoğunun tüm niyeti ve çabası yapay zeka, makine öğrenimi, robotik teknolojiler ile iş hayatını daha akıllı hale getirmek... Bunun yanında hükümetlerden, büyük kurumların kurallarından ve düzenlemelerinden bağımsız merkeziyetsiz sistemler inşa ediliyor: Blockchain, Kripto, NFT, Metaverse…

Z JENERASYONU

Son ve önemli konu ise Z Jenerasyonu: İş gücüne girdiler ve bazıları girmek üzereler.

Bazı hususlarda bizden daha olgun ruhlara sahipler. Örneğin; “Ben kimim? Bu hayatta ne yapmak istiyorum? Yeteneklerim, değerlerim neler? Nasıl bir çalışma ortamı ve çalışma şekli hayal ediyorum?” gibi soruları biz bir takım acılar çektikten ve yaralar aldıktan; 35 yaşından sonra kendimize sorarken, onlar üniversiteden itibaren kendilerine soruyorlar. Dayanıklılıkları biraz düşük olsa da şu bir gerçek:

İş hayatının bayrak yarışında bizim rolümüz onlara elimizden geldiğince destek olmak. Çünkü maalesef kendilerine yaralanmış bir toprak ana, hiper enflasyondan çökmüş ekonomi ve mobbing ve verimsizlik batağında yüzen bir iş hayatı devrediyoruz… Daha iyi şartlar bırakmak bizim sosyal sorumluluğumuz!

ÇOĞUMUZ MAVİ HAPI YUTMUŞTUK

Hoş olmayan bir gerçekliği ortaya çıkaran kırmızı hapı yutup, uzun vadede daha iyi bir dünyayı mı yaşamak istiyoruz, yoksa keyif verdiğini düşündüğümüz ancak aslında çile çekip hastalandığımız bir bilgisizlik diyarında kalmak için mavi hapı almaya devam mı edeceğiz?

Matrix' te neler olup bittiğini anlamamız ve bu sefer doğru hapı yutup, uyanıp en iyiyi yaratma zamanımız geldi ve hatta geçiyor bile.

İş Hayatında Neler Olacak?

Gelecekte iş dünyasının nereye doğru evrileceği halen belirsiz. "Ofise mi dönüyoruz, evden mi çalışıyoruz" gibi soruları tartışa duralım; iş hayatının nasıl olması gerektiğini özgür irademizle hep birlikte belirleyeceğiz.

GLOBAL BÜYÜK İSTİFA (GREAT RESIGNATION) DALGASI

Covid-19'la beraber insan bambaşka bir gerçekliğin içinde kendini buldu. Ekonomi bile çökse, savaş bile olsa kimse 5 dakika sonra ne olacağını bilmediği bir dönem deneyimledi.

İnsan işteki korkunun yapay olduğunu fark etti: "Bir şekilde küresel bir pandemiden sağ kurtuldum. O zaman ben ağaç değilim, hareket edebilirim!" Bu da dünya çapında bir işgücünde değişim dalgası yarattı: Dünya ortalamasıyla çalışanların %41'i ve Amerika ortalamasıyla %85'i istifa etmeyi düşünüyor ve fiilen istifa ediyor.

Peki istifa kalıcı bu çözüm mü? İstifa eden kişi kim? Yeni iş yerine eski hallerinden bir şey getirmemelerini umalım.

HAFTADA 3-4 GÜN ÇALIŞMA

İstifanın da ötesinde insanlar hayatın çalışmaktan ibaret olmadığını da keşfetti... Bazı ülkeler ve şirketler haftada 3-4 gün çalışmayı deniyor. Türkiye'de gün çalışma seçeneği sunuyor. Sonuçlarını, işe ve insanın hayatına olan katkısını hepimiz heyecanla bekliyoruz.

KARMA İŞ GÜCÜ İLE BORDROLU ORANI %10'A DÜŞECEK

10 yıl önce İK liderlerine bordrolu çalışan oranının %10'a düşeceğini söyleseydik, muhtemelen alaycı şekilde gülümserlerdi. Şimdi esnek çalışma biçimleriyle ilgili sözleşme imzalıyorlar. Artık Karma iş gücü dönemi başlıyor.

Karma iş gücü, esnek sözleşmeler ve modellerle çalışmaya açık bir insan kaynakları stratejisini ifade eder.

Tam zamanlı çalışma modeli yerine, iş gücünü bir ekosistem olarak gören, şirketin ihtiyaçları doğrultusunda gerekli beceri ve yetkinlikleri taşıyan insanlarla daha esnek sözleşme modellerini geliştiren şirketler uygular.

Karma iş gücü denildiğinde, iş gücünün belirli oranlarında harmanlanmış olma durumunu da tanımlıyoruz.

Tek bir şirket için süresiz sözleşmeli bordrolu çalışanlardan oluşan geleneksel işgücünün ötesinde; tedarikçi-kontrat bazlı-danışman-serbest çalışan-yarı zamanlı, dönemsel veya belirli süreli çalışanlar; aynı zamanda yapay zeka ve RPA (Robotic Process Automation) gibi teknolojileri de içermektedir.

Bazı araştırmalar, insanların %35'inin karma iş gücünü liderlik-yönetim-operasyonlar yetenekleri açısından biraz karmaşık bulduğunu belirtse de 2021'de %75'i uygulamak istiyor ve bunların %66'sı ise şimdiden karma iş gücü stratejisini geliştirdi bile.

Özellikle kariyerinde yenilik isteyen nitelikli ve tecrübeli insanlar ile şirketlerde ele avuca sığmayan yetenekler daha özgür ve esnek kontrat modellerine sıcak bakıyor.

"EMİR VER VE KONTROL ET" DÖNEMİNİN SONU

İnsanın işteki yeri ve anlamı, çalışma biçimlerindeki zaman ve mekan algısı değişiyor. Ne zaman çalıştın, saat kaçta ofise geldin gibi 'Emir ver ve Kontrol et' yaklaşımı sona eriyor, çalışanın ürettiği değer ile var olduğu bir gerçekliğe doğru ilerliyor.

HENÜZ DOĞMAMIŞ MESLEKLER, UZMANLIK ALANLARI KAPIMIZI ÇALACAK!

Yepyeni bir dünya düzeni yaratılıyor. Bu düzende henüz doğmamış bir sürü meslekler ve uzmanlık alanları olacak. Bu alanlardan bir tanesi belki de sen yaratacaksın :)

TÜM BUNLARIN HEPSİ ÇALIŞAN DÜNYASI İÇİN NE DEMEK?

Bordro oranının düşeceği bir dünyada;

Aylık maaş konfor alanına veda edeceğiz. "Ama yöneticim bana geri bildirim vermiyor. Bana kötü davranıyor" diye şikayet de edemeyeceğiz. Kendi öz değerimize ve öz saygımıza sahip çıkacağız. Yaşamda başımıza gelen olaylarla ilgili suçluyu dışarda arayamayacağız. Çocukluk döneminden çıkıp yetişkinliğe adım atmak zorunda kalacağız. Çünkü artık değerli bilgimizi, tecrübemizi, becerilerimizi ve zamanınızı satacağız. Kendi kariyerimizi, çalışma biçimimizi kendimiz belirleyeceğiz.

Beyaz Yakadan Özgür Yakaya mecburen dönüşmek zorundayız.

Şikayet ettiğimiz koşulların oluşmasına biz de hizmet ettik ve bunları, başkalarının bizim yerimize değiştiremeyeceğini artık öğrendik.

Daha iyi bir iş hayatını, özgür irademizle sadece kendimiz yaratabiliriz.

Özgür Yakalı Ne Demek?

Beyaz Yakadan Özgür Yakaya dönüşümün eşiğindeyiz. Kendimizi bilmek, kendimize gelmek ve kendimizi yaşamak için tam zamanı!

Pandemiden, hiper enflasyon ve ekonomik krizden, savaştan ve hayatımızın en değerli zamanlarını geçirdiğimiz iş hayatındaki mutsuz-verimsiz düzendeki kaosu hep birlikte yarattık ve ateşin altını harladık.

Krizler, dönüşüm ihtiyacını tetikler. Bu dönem herkesin kendi içine dönüp bakması ve dönüşümü için fırsattır.

Yani; Beyaz Yakalı olmak tarihe karışıyor… Artık hafta sonu için yaşamak, Pazartesi sendromlarına Pazar gününden girmek, kaçmak istediğin düzenlere hizmet etmeye devam etmek sona eriyor.

Artık Özgür Yakalılar iş gücünün sahnesinde yerini almaya başlıyor.

Özgür Yakalı, nerede olursa olsun kendi hayatının, işinin, kariyerinin patronu olan kişidir.

Sadece girişimci veya bağımsız / freelance çalışan kişi demek değildir. Kurumsal şirkette çalışanlar da pek ala Özgür Yakalı olabilir. Hangi kategoride yer aldığından bağımsız olarak, işini hangi yaklaşımla yaptığınla ilgilidir.

Özgür Yakalı olmak düşünme ve yaşam biçimidir.

Deniz Günaydın

Collective Minds & HelloDeniz.com Kurucu Yönetim (Kültür ve Dönüşüm) ve Kariyer Danışmanı Linkedin: @denizincegunaydin / Instagram: @hellodenizcom / Threads: @hellodenizcom collectiveminds.com.tr / hellodeniz.com